Alkan ve Gizem Avcıoğlu’nun sanatla bütünleşen hayatı ilham veriyor. İkilinin ürettiği dijital sanat eserleri şu sıralar dünyanın dört bir yanındaki sergilerde yer alıyor ve satışa çıktıklarında birkaç günde tükeniyor.
Sene 2000. Bursa’da üniversite kantininde elime, üzerinde Joy Division, The Smiths, The Cure ve fazlasının çalınacağının yazdığı bir parti ilanı tutuşturuluyor. Kafamı kaldıramadan, ilanı elime tutuşturan yaşıtım hızla uzaklaşıyor ve ben peşinden koşuyorum. Alkan Avcıoğlu’yla tanışmam böyle oldu. Sonrasında ortak yaratımlarımızın ve ev arkadaşlığımızın da yaşandığı 23 yıl var. Bunun son 20 yılında Gizem Avcıoğlu (18 yıldır birlikte, 9 yıldır evliler) hep yanımızdaydı. Tanıdığım en çok yönlü ‘Power couple’lardan biri Alkan ve Gizem.
İkisinin de çocukluğunda sıra dışı yetenek örüntüsü var. Alkan henüz üç yaşındayken okuma yazma öğrendiği ve bir yandan da altı haneli rakamları kafasından çarpabildiği için daha ilkokuldayken sınıf atlıyor. Ortaokuldan itibaren sanat ve sosyal dallara yöneliyor. Üniversitedeyken (Benimle birlikte) Lull dergisini çıkarıyor. Bilgi Üniversitesi’nden Sinema TV yüksek lisansı, Marmara Üniversitesi’nden İletişim Bilimleri doktorası var. Yıllarca dergi ve gazetelerde SİYAD üyesi olarak film eleştirmenliği yapıyor. 20’lerinden beri de deneysel elektronik müzik, DJ’lik ve dijital resim yapıyor.
Milyonları sinemayla buluşturdular
Gizem ise gösteri sanatlarına yetenekli bir çocukken, “Böyle kulak yüz bin kişide bir olur” diye keşfedilerek, İzmir’de konservatuvara alınıyor. Oradayken bir yandan resim, heykel, sinema ve sanat tarihine merak salıyor ve Lull dergisinde yazmaya başlayınca Alkan’la tanışıyor. 8 yıl flüt eğitimi alıp yurt içi ve yurt dışında konserler verdikten sonra sinemayla ilgilenmek için İstanbul’a, Alkan’ın yanına geliyor. TÜRVAK’ta Sinema TV eğitimini birincilikle tamamlıyor. CNBC-e’de dış alımlarda uzmanlaştıktan sonra film şirketlerinde çalışmaya başlıyor. Alkan ve Gizem’in ortak üretim yapmaya başladıkları ilk alanlardan biri de sinema sektörü oluyor. Birlikte, on yıla yayılan süreçte, iki farklı film dağıtım şirketinin kurucularından oluyorlar. Her iki şirketi de kısa sürede Türkiye sinema sektöründe ciro ve izlenme oranları açısından ilk üçe taşıyorlar. Yıllarca yurt dışında Cannes, Berlin, Venedik, Londra, Los Angeles, Toronto film festivallerini beraber dolaşıyorlar.
Anlayacağınız bu çok yönlü dostlarım birçok sanat dalında üretken. Tek bir işi yapıp ona bağlı kalmayı sevmeyen, hayatın kendisini de bir anlamda oyun gibi gören Gizem ve Alkan’a göre masallar aslında gerçek. Postmodern bir prenses-prens hikayesinin içinde olduklarını düşünüyorlar. Tam da bu yüzden Sicilya’da (Nikah şahitliğimde) bir şatoda evleniyorlar. Yaratıcı bir vizyonun peşinden gitmenin gerekliliğine inanan ikili, bir noktada İstanbul’daki hayatlarını kırsala, Tuzla’ya taşıyorlar. Kendi sebzelerini yetiştirdikleri bu yeni hayatta evde yaptıkları sağlıklı yemekleri yiyorlar. Yıllardır alkol, kafein, tütün kullanmıyorlar. Üç yıldır süren huzurlu hayatları onları yaratıcı açıdan da çok besliyor.
Yapay zekayla öncü sanat
Film sektörünü bir buçuk yıl önce bırakıp artık hayatlarına bağımsız birer sanatçı olarak devam ediyorlar. Yapay zeka teknolojisinin erken benimseyicilerinden olan Gizem, Vikki Bardot adı altında NFT camiasının fenomenlerinden biri oluyor. Bir yılda 500’ün üzerinde satış gerçekleştiriyor ve önemli koleksiyoncuların dikkatini çekiyor. Patrick Amadon, Anna Condo gibi ikonik dijital sanatçılar ve WOWfund gibi kuruluşlar bunlara dahil. Superare platformuna çıktığı ilk çalışması Rebirth ile 3 bin dolara alıcı bulan Gizem’in şimdiden 7 adet sold out koleksiyonu bulunuyor.
Viktoryen kıyafetlerle fütürist başlıkları sentezlediği Lux Aeterna koleksiyonuyla çıkış yakalayan Gizem’in, eski fotoğraf teknikleriyle yapay zekayı deneysel bir şekilde birleştirdiği 111 eserlik Ver Sacrum adlı bir koleksiyonu da var. Bu koleksiyon AI (Yapay zeka) post-fotoğraf alanında öncü çalışmalardan biri olarak kabul ediliyor. Bu eserlerinden bazıları son bir yılda New York’ta Hudson Yards, Roma’da Villa Borghese, Sao Paulo’da Zero 14, Los Angeles’ta Beverly Hills Neoren, Dubai’de Foundry, Liverpool’da Adelia Art Gallery gibi mekanlarda sergilendi.
Gizem’in 111 eserlik Ver Sacrum koleksiyonu, AI post fotoğraf alanındaki öncü çalışmalardan
Alkan ise sanat alanındaki başarısını, çıkışını geçen ay yaptığı, 300 eserden oluşan Aşırı Kalabalık Senfoniler (Overpopulated Symphonies) ile yakaladı. Bir günde eserlerin tamamı satılan ve kısa sürede 100 bin doların üzerinde satış hacmi yaratan NFT koleksiyonu, çıktığı gün popüler satış platformu OpenSea’nin listelerine bir numaradan girdi. Yapımcılığını Fellowship’in üstlendiği, yapay zeka ile üretilen post-fotoğraf türündeki koleksiyonun gördüğü ilginin ardından pek çok uluslararası galeri ve müze gösterim için sıraya girdi. İrlandalı ünlü kavramsal sanatçı Kevin Abosch’un 5 bin ve 4 bin 500 dolara satın aldığı Parallax ve Convergence, koleksiyonun şimdilik en yüksek satışları oldu.
Göçmenlik, kentleşme, kalabalık nüfus gibi temalarla çarpıcı bir şekilde ilgilenen koleksiyon, sonbahardan itibaren New York, Toronto, Milano, Paris, Sardunya gibi pek çok yerde fiziksel olarak galerilerde sergilenecek. Yine aynı koleksiyondan eserler Vogue tarafından kasım ayında İtalya’da düzenlenecek yapay zeka ve fotoğraf temalı festivalde sergilenecek. Alkan, devasa insan kalabalıklarını çarpıcı bir şekilde betimleyen koleksiyonu, “Çağımızdaki enformasyon bombardımanı üzerine görsel bir metafor” olarak niteliyor.
Hayalleri gerçek oldu
Alkan aynı zamanda Eleştirmen isimli resmiyle, öncü işlere imza atmış 13 sanatçının seçildiği, Seattle NFT Müzesi’ndeki ‘Yapay Zeka ve Sanat’ sergisine de seçildi. Gizem ise bir süredir YZ ile üretilen bir kısa film üzerine çalışıyor. İstisnai gözüken tüm bu başarılar aslında onların günlük hayatının bir parçası. Gizem’in aktardığı gibi; “Picasso’ya göre ‘Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir.’ Yapay zeka ve sanatın ilişkisi gelecekte bu cümleyi daha da fazla doğrulayacak.”
Dünyanın acı gerçekler üzerinde sıkıştığı şu dönemde, Alkan ve Gizem alternatif bir hayat kurulabileceğini kanıtlıyor. Cannes gibi film festivallerini dolaşmak, Sicilya’da evlenmek, bahçeli bir evde yaratıcı bir işle ilgilenmek, resim yapıp bunları dünyanın çeşitli yerlerinde sergilemek onların hayalleriydi. Hepsi gerçek oldu. Şimdi de sırada YZ ile film ve oyun yapıp kendi yapım şirketlerini kurma hayalleri var.
2024’te yapay zeka ile film ve oyun üretecekler
“Sanat tarihindeki teknolojik çoğu yenilik gibi, yapay zeka da şu an geleneksel sanatçılara korku yayıyor ve benimsenmesi kolay olmuyor. Bize göre 20. yüzyılda post-modern ve post-yapısalcı bir yöne evrilen sanatın sıradaki en büyük durağı yapay zekadan geçiyor. YZ, kolektif bilinçaltındaki yaratıcılığı keşfetmemizi sağlayarak sanat tarihindeki en büyük kültürel devrimlerden birini yapacak. Sadece üretimi değil, sanatı nasıl algıladığımızı da değiştirecek. Birkaç yıl içinde müzik, sinema ve oyun sektörünü altüst edecek. 2030’a geldiğimizde tüm üretim modellerinin baştan sona yenilendiğini görmüş olacağız. Şu an ikimiz de YZ teknolojilerini yakından takip ediyoruz ve amacımız baştan sona YZ ile üretilen bir film yapmak. 2024’te, YZ ile film ve oyun üreten prodüksiyon şirketimiz için yurt içi ve yurt dışında fon arayışlarımız başlayacak.”
KRIPTOKRAL.COM GÜNCEL HABERLER | Yatırım Tavsiyesi Değildir.